Wales'te Satılık Manzaralar

(Yorumlar)

İngiltere'nin Wales bölgesinde bir süre çalışmak için görevli olarak bulunmuştum. Aşağıdaki yazı orada geçirdiğim zaman içinde Wales'in kuzeyine yaptığım bir haftasonu gezisini anlatıyor.8 Eylül 2000 tarihinde bir cuma akşamı Cwmbran'dan arabayla Aberystwyth`e doğru yola çıktık. Yolculuk başlar başlamaz özellikle güney Wales`in aşırı endüstrileşmiş kentlerinden uzaklaştıkça Wales daha çok büyülemeye başladı. Hep yeşil hep yeşil. Güzel olan bir de yükseltiler. Etrafa binbir özenle serpiştirilmiş tepeler, dağlar. Herhangi bir karşılama töreni beklemeksizin aniden beliriveren şelaler. Arabayla katettiğimiz yollar boyunca gizliden gizliye bizi izleyerek, yakaladıktan sonra binbir inat ve telaşla yolculuğumuza eşlik eden ırmaklar. Öyle sakin yanlarından geçip gitmemizi bekleyen goller sonra yine goller.

Aberystwyth'e varmadan, daha yakınlarında gözümüze kestirdiğimiz bir turistik mekanı gezelim istiyoruz. Hava kararmak üzere. Görmek istediğimiz yerin ismi Devil`s Bridge, Şeytan Köprüsü. Bu köprü çılgın bir şelalenin üstüne değişik tarihlerde inşa edilmiş üç köprüden oluşuyor. Ama şelale de ne şelale! Şeytan Köprüsü'nün ihtişamı sadece akan suyun gürlüğünden değil aynı zamanda yükseklerden de dökülüyor olmasından geliyor. Bana şimdilik sadece fotoğraflarda gördüğüm tropik ülkelerdeki benzerlerini hatırlatıyor. Şeytan Köprüsü'nü görmek için para ödemeniz gerekiyor. Şaşırtıcı olan bu değil, İngiltere gibi bir ülkede British Museum ya da Tate gibi bir kaç müze dışında neyi para ödemeden görebilirsiniz ki? Bu turistik aktivite için bilet satan görevli birine ihtiyacınız yok. Doğal bir manzara seyretmek için demir kapılardan geçmek, demir kapılardan geçebilmek için demir paralar atmak yeterli. O nedenle canınız ne zaman isterse de görebilirsiniz, geceyarısı bile. Bütün bu tuhaflıklar bir yana, bana asıl şaşırtıcı gelen aynı şelalenin farklı manzarası için farklı fiyat uygulaması. Sadece köprüleri ve ırmağın tam dökülmeye başladığı yeri görebileceğiniz manzara için bir pound yeterli olurken daha güzel daha çarpıcı olan, şöyle geniş açıdan şelale manzarası 2 pound. Ülkenin kapitalist ruhunun burada bile kendini gösterdiğini söylersem, fazla abartmış olur muyum? Bence çok zor bir iş manzara için fiyat belirlemek ama işte canım ingilizler bu zor işin de üstesinden başarıyla gelmişler hem de yıllar önce. Tebrikler !

Cuma gecesini Aberystwyth`de geçiriyoruz. Deniz kıyısında hoş bir hotel`de kalıyoruz. Cumartesi sabahı biraz Aberystwyth'i geziyoruz. Sonra yine yollara düşüyoruz. Hedefimiz Portmadog. Yolumuz üzerinde Center of Alternatıve Techonology, Alternatif Teknoloji Merkezi var. Burası alternatif enerji kaynakları bulma amacıyla 1974 yılındaki petrol krizinin ortasında kurulmuş. Daha bilet almadan turist eğlendirip para kazanan yerlerden biraz daha farklı olduğunu anlamamak imkansız. Örneğin yürüyerek ya da bisikletinizle geldiyseniz yarı yarıya daha ucuz giriş bileti alabiliyorsunuz. Bilet aldıktan sonra hemen yukarıda bir tepeye kurulmuş Center of Alternatıve Technology'e ulaşmak için su dengesi esasına dayalı raylı asansör/tren sizi bekliyor. Seyretmek bile gerçekten çok eğlenceli. İki tane büyük şu hazneleri de olan vagon. Vagonlardan biri aşağı indiğinde haznesindeki suyu gölete boşaltırken diğeri yukarıda haznesini suyla dolduruyor. Yukarıda haznesi dolan vagon tüm ağırlığıyla aşağı inerken aşağıda suyunu boşaltmış olan benzerinin yukarı çıkmasını sağlıyor. Alternatif Teknolojinin ziyarete acılı kısmı daha çok eğitim amacıyla kurulmuş. Çoğu bildik çevreci temalar eğlenceli bir şekilde anlatılmış. Nefes-alıp veren duvarlardan kurulu , kendi kendine yeten, doğaya zarar vermeden çevresiyle uyum içinde varlığını sürdüren evler. Çöplerinizi atmayıp evde ayrıştırmaya ne dersiniz? Peki tatil yapmak için uçağa binip o kadar da uzağa gitmeye gerek var mı?

Cumartesi öğleden sonra yolculuğa devam ediyoruz, sırada Portmeirion var. Gezinin beni en çok heyecanlandıran kısmı burası. William Ellis`in Wales`de inşa ettirdiği yapay köy. Şanslıyız o kadar da çok turist yok. Eylül çok da çekici bir ay olmasa gerek turistler için. Bu yapay köy gerçekten ilginç. Hangi stili ararsanız var. Neoklasik sütunlardan, Jacobean bir belediye binasına, birdenbire karşınıza çıkan buda heykelinden italyan evlerine. Okuduğum kadarıyla şimdilerde böyle büyük bir proje gerçekleştirmek imkansizmiş şehir planlama otoritelerinin izin vermesi mümkün değilmiş. The Prisoner isimli ingilizlerin kült televizyon dizisi de bu garip köyde çekilmiş. Yapay köy ününü daha çok bu seriye borçlu. Meraklısı için sadece The Prisoner serisiyle ilgili kaset, dvd gibi turistik eşyalar satan bir mağaza da var.

Portmeirion'dan ayrılıp hemen yakınındaki Portmadog'a ulaşıyoruz. Geceyi Portmadog`da geçiriyoruz. Pazar günü soluğu Llanberis`te alıyoruz. Amacımız Wales`in en yüksek dağının zirvesine ulaşmak. Dağın ismi Snowdon, yüksekliği 1085 metre. Kesinlikle dağa tırmanma gibi bir niyetim yok. Zirve yapan bir tren beni bekliyor. Bu dağ zirvesi için ne desem. Bu kadar da ayağa düşmüş bir zirve dünyanın hiçbir yerinde olmasa gerek . Dağa tırmanan treninden, çoluk çocuk, yaşlısından tutun da zirvedeki restaurantına kadar. Unutmadan zirvede bir de posta ofisi var. İngiltere'nin en yüksek posta ofisiymiş. İsterseniz üzerinde hangi yükseklikten atıldığını belirten bir damgayla tanıdıklarınıza kart atmanız mümkün.

Pazar gününü Llanberis`te geçiriyoruz. Llanberis Wales`teki bir çok yerleşim yeri gibi eskiden geçim kaynağı madencilikken şimdilerde sadece turizmden gelir sağlayan bir şehir haline gelmiş. Wales ve madencilik başlıbaşına bir konu. Llanberis`te madencilik müzesini gezip etrafta biraz yürüyüş yaptıktan sonra Cwmbran'a dönmek için yola düşüyoruz. Şaşırtıcı ama dönüş yolculuğumuzda yine ırmaklar, goller, şelaler ve satılık manzaralar var!

Aysun AKARSU

Şu an için oy verilmemiş

Yorumlar